Telefon Konuşması!
--------------------------------------------------------------------------------
kafasına silah dayanmış kan ter içinde Sertaç telefondadır;
silahlı adam: sakın renk verme, gebertirim!
Sertaç: a..alo...İlyas...öhm...Sertaç ben...benim dükkanın kasasındaki bütün parayı alıp buraya getirmeni istiyorum.
İlyas: Sertaç kanka! başın mı belada?
Sertaç: öhm...dediğim gibi İlyas...
İlyas: konuşamıyon heralde. eğer başın beladaysa "çükübik" de ben anlarım.
Sertaç: söylediğimi yap İlyas...
İlyas: çükübik mi?..
Sertaç: ulan ilyas doğru dürüst bi kelime bulamadın mı?
İlyas: bi de "fikibok" var...
Sertaç: her neyse tamam ondan işte!!!
İlyas: hangisi? çükübik mi, fikibok mu?
Sertaç: allah bin çeşit bela...
------------------------------------
Telefonla Konuşma Adabı
Adamın karısı normalde telefonu bir eline aldı mı 2-3 saatten önce bırakmazmış...Bir akşam yine telefon çalmış,kadın gidip açmış...Ama bu kez sadece yarım saat konuşmuş ve kapatmış...Adam da şaşırmış,hanımına sormuş :
-Hayrola hanım...? Sen 2 saatten az konuşmazdın...Bu gün anlatacakların yarım saatte nasıl bitti ?
Karısı cevap vermiş :
-Yanlış numaraydı...
------------------------------------------
-alo
-alo
-yanlış numara oldu galiba
-neden aradığın yere dikkat etmiosun ayyaş
-ulan hıyar sen benim kim olduğumu biliyor musun
-yoo!!!
-ben istanbul emniyet müdürüyüm
-peki sen benim kim olduğumu biliyo musun_?
-yoo
-ohhh...
------------------------------------
Temel, Amerikanin durduk yerde Irak'a saldirmasindan rahatsiz
olmustur. Bir yolunu bulup baskan Bush'a telefon eder:
"Alooo! Ben, Temel olarak size savas acayrum haberunuz olsun!"
Bush, gülerek yanitlar:
"Hehehe...kac kisilik bir ordun var ki?"
Temel düsünür:
"Hmmm...kayinpirader Idrus, halaogli Tursun, kaavedeki
arkadaslar..." ve yanit verir: "9 kisidur daa!"
Bush icinden kis kis güler ve ciddi olmaya calisarak:
"Temel bey, sizin 9 kisilik ordunuza karsilik Amerikan ordusu
tam 2 milyon askerden olusmaktadir!" der.
"Hmmm..." der Temel:
"Sizu pir süre sonra arayacagum."
Aradan birkac gün gecer ve Temel, Bush'u yeniden
arar:
"Baskan, savas ilanimuz gecerlidur. Bir miktar ekipman
hazirladuk size karsi!"
Bush, ilgiyle sorar:
"Neymis bunlar?" "Hacan, bizim Tursun'un tiraktörü, benim
cakaralmaz tüfek bi de kavedeki arkadaslardan birinin bicerdöveri..."
Bush güler:
"Iyi ama benim tam 150 bin tankim, 30 bin ucagim ve 10 bin
askeri gemim var! Haaa, ayrica bu arada askerlerimizin sayisi da
3 milyon oldu!"
Temel yeni gelisme karsisinda biraz sikilmistir:
"Tamam, bir müddet sonra sizu yeniden arayacagum."
Birkac hafta sonra Temel, Bush'u yeniden arar:
"Baskan, savas ilanumuzu ceri alayrum."
Bush merakla sorar:
"Neden?"
Temel, moralsiz bicimde yanitlar:
-"Cenevre anlasmasinu incelemisuzdur.
3 milyon savas esirini
barinduracak yerimiz yoktur!"
-------------------------------
İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:
"Baba, merhaba. Ben Lale...."
"Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?..."
"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla..."
"Hayırdır? Bir sorun mu var?...
Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:
"N'oldu kızım? Anlatsana..."
"Murat evi terk etti. Boşanmak istiyormuş..."
"Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?
""Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya…Ben onunla evlendim."
"İyi halt ettin, Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın..."
"Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış...."
"Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?"
"Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne bileyim böyle bir şey yapacağını…"
"Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları..."
"Sağol baba. Eeee. şey....Bi de, kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var..."
Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:
"Kürtaj mı? Bir de hamile mi kaldın o çocuktan sen?..."
"Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı... Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya...."
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:
" Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allah’ım, nedir bu başımıza gelenler...Okulu bitirir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını..."
"İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü..."
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:
"Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık?...Eh ulan? Sen hele bir gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmayacağım sana. İlk isteyenle de evlendireceğim...."
"O iş zor be baba.. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben..."
"Allah’ım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir..."
"Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artik hangisinden kapmışımdır..."
Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır:
"Hemen bu aksam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakayım..."
" Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında..."
"Karakol mu?...Bir de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?...."
"Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım..."
Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur.Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:
"Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı.Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım..."
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır:
"Canın sağ olsun be güzelim, boş veeerrrrrrr. Okul da neymiş? Hiç mühim değil, tatlı canın sağ olsun senin...