Ortaçağ’da Avrupa
--------------------------------------------------------------------------------
Kilise ve Papalık
Ortaçağ’da Katolik Kilisesi siyasal, dinsel ve ekonomik alanlarda güçlenmiştir.
Katolik Kilisesi’nin güçlenmesinde;
Papa’nın Avrupa krallarına taç giydirerek krallıklarını onaylaması
Siyasal yapının parçalanması
Skolastik düşüncenin yaygınlaşması
Kilisenin kişileri dinden çıkarma (aforoz), bir bölgede yaşayanları dinsel faaliyetlerden men etme (enterdi) ve para karşılığında günah çıkarma, cennetten yer satma (endülüjans) yetkileri bulunması
etkili olmuştur.
Ortaçağ’da kurulan devletlerin bir çoğunda hükümdarlar egemenliklerini dine dayandırmışlardır. Ortaya çıkan laik olmayan devlet anlayışında din adamları devlet yönetiminde etkili olmuşlardır.
Fedoalite
Siyasal ve askeri gücü elinde bulunduran, toprağın mülkiyetine veya imtiyazına sahip olan bir senyörler (derebeyler) sınıfı ile bu sınıfa bağımlı köleler sınıfının oluşturduğu idari düzene feodalite denir.
Feodalite Rejiminin Özellikleri
Feodalite rejimin kurulmasından sonra Avrupa’da siyasal birlik bozulmuş, küçük yönetim birimleri ortaya çıkmıştır. Derebeylik yönetimi, IX. yüzyılda Fransa’dan bütün Avrupa’ya yayılmış ve bütün Ortaçağ boyunca devam etmiştir.
Feodalite rejiminde, halk arasında eşitlik yoktu. Avrupa’da halk; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler diye sınıflara ayrılmıştır. Bu nedenle Ortaçağ’da Avrupa’da sosyal adalet sağlanamamıştır.
Toprakların mülkiyeti soyluların elinde toplanmıştır. Ortaçağ’da kapalı bir ekonomik politika izlendiği için halk sermaye birikimine sahip olamamıştır.
Feodalite Rejiminin Zayıflaması
Derebeylerinin zayıflamasında;
Haçlı Seferleri sırasında derebeylerin ölmesi veya ordularını kaybetmesi
Barutun ateşli silahlarda kullanılmaya başlanması
Avrupa’da sürekli orduların kurulması
Yeniçağ başlarında Coğrafi Keşiflerin yapılmasından sonra ticaretin gelişmesi ve tarımsal faaliyetlerin gerilemesi
Papa ile krallar arasındaki mücadelenin krallar lehine sonuçlanması
gibi gelişmeler etkili olmuştur.
Haçlı Seferleri (1096 – 1270)
Hristiyan Avrupalıların birleşerek XI. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu, Suriye ve Filistin’e düzenledikleri seferlere “Haçlı Seferleri” denir.
1. Haçlı Seferlerinin Nedenleri
a. Dinsel Nedenler
Hristiyanların, Müslümanların elinde bulunan kutsal yerleri (Kudüs) geri almak istemeleri
– X. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan Kluni tarikatının Hristiyanları Müslümanlarla savaşmak için kışkırtması
Katolik Kilisesi’nin Ortodoks Kilisesi’ne hakim olmak istemesi
b. Ekonomik Nedenler
Açlık ve yoksulluk içinde bulunan Avrupalıların, ekonomik düzeyi yüksek olan Türk ve İslâm ülkelerini ele geçirerek zengin olmak istemeleri
Avrupalıların doğudan gelen ticaret yollarına hakim olmak istemeleri
Toprak sahibi olamayan soyluların toprak kazanmak için yaptığı çalışmalar
c. Siyasal Nedenler
Malazgirt Savaşı’ndan sonra kısa zamanda Anadolu’yu ele geçiren Türkleri durduramayan Bizans İmparatorluğu’nun Avrupalılardan yardım istemesi
Avrupalıların doğu ülkelerinde derebeylik sistemini kurmak istemeleri
Avrupalıların Türkleri denizlerden ve Ön Asya’dan uzaklaştırmak istemeleri
2. Haçlı Seferlerinin Sonuçları
a. Dinsel Sonuçları
Katolik Kilisesi zayıflamış ve din adamlarına olan güven sarsılmıştır.
Papa ve kilisenin baskısı kalkınca bilim, edebiyat ve sanat alanlarındaki gelişmeler hızlanmış, skolastik düşünce zayıflamıştır.
Avrupa dışında misyonerlikler kurularak Hristiyanlık dini Asya ve Afrika’da yayılmaya çalışılmıştır.
b. Ekonomik Sonuçları
Doğu – Batı arasındaki ticaret faaliyetleri gelişmiş ve Akdeniz limanlarının önemi artmıştır.
Seferler sırasında gerekli mali desteğin sağlanması için krallıkların İtalya bankerlerinden borç para almaları, bankacılığın gelişmesine ortam hazırlamıştır.
Haçlıların deniz yoluyla taşınması gereği gemiciliğin gelişmesinde etkili olmuştur. Ayrıca Avrupalılar kağıt, cam, deri işleme ve dokuma sanayisini öğrenmişlerdir.
Anadolu, Suriye ve Filistin’deki şehirler zarara uğramış ve bölgedeki Türk devletleri ekonomik yönden olumsuz etkilenmişlerdir.
c. Siyasal Sonuçları
Seferlere katılan derebeylerinin bir kısmı öldü, bir kısmı da ordularını ve eski topraklarını kaybettiler. Bu durum derebeylerinin zayıflamasına, mutlak krallıkların güçlenmesine yol açmıştır.
Türklerin batı yönündeki ilerleyişleri bir süre durmuştur. Dolayısıyla Haçlı Seferleri Türklerin Balkanlara geçişini geciktirmiştir.
Türklerin elinde bulunan toprakların bir kısmı istilaya uğramış, Batı Anadolu Bizans’ın eline geçmiştir. Türkiye Selçukluları Orta Anadolu’ya çekilmiştir.
Türkler, Haçlı saldırılarına karşı İslâm dünyasını korumuşlar, bu durum Türklerin Müslümanların yaşadığı bölgelerde önemini artırmıştır.
d. Sosyal Alandaki Sonuçları
Feodalite rejiminin zayıflaması sonucunda Avrupa’da köylüler yeni haklar elde ettiler. Çiftçilerin sosyal etkinliği artmıştır. Ayrıca ticaret ve sanatla uğraşan burjuva sınıfı zenginleşmiş ve önem kazanmıştır.
e. Bilim ve Teknik Alandaki Sonuçları
Avrupalılar Türk ve İslâm dünyasını daha yakından tanıma olanağı bulmuşlardır.
Avrupalılar, Müslümanlardan pusula, barut, kağıt, matbaa, şeker, tarçın ve ipek işlemeciliğini öğrenmişlerdir. Avrupalıların bu teknolojik buluşları öğrenmeleri, hayatlarında önemli değişikliklere neden olmuş, Yeniçağ’da Avrupa’nın her alanda ilerlemesine ortam hazırlamıştır.
Skolastik düşüncenin yerini özgür düşünce almaya başlamış, halk okulları açılmış, Müslüman bilginlerin eserleri tercüme edilmiştir. Dolayısıyla Avrupa’da kültürel ve bilimsel hayat canlanmıştır.
Magna Charta (Büyük Şart) (1215)
İngiltere’de halkın kişisel haklarının tanındığını belirten ilk siyasal belgedir. 1215 yılında İngiltere Kralı Jan (John) ile soylular arasında imzalanmıştır.
İngiliz demokrasisinin temeli sayılan Magna Charta (Büyük Şart) krala zorla kabul ettirildi.
Bu ferman ile;
İngiltere’de kralın yetkileri sınırlandırılmıştır.
Anayasa niteliğindeki bu ferman bir süre sonra İngiltere’de parlamento yönetiminin kurulmasına ortam hazırlamıştır. İngiltere Mutlak Krallık yönetiminden Meşruti Krallık yönetimine geçmiştir.
İngiltere’de demokratikleşme süreci başlamıştır.