1.KİTABIN KONUSU:
Sinekli Bakkalın konusu kısaca,İstanbul’un Sinekli Bakkal mahallesinin Sinekli Bakkal sokağında doğup büyüyüp evlenen Rabia adlı bir hafız kızının ve çevresindekilerin hayatıdır.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Olaylar, II. Abdülhamit dönemi istanbul’unun Aksaray semtinde, Sineklibakkal sokağında, geçer. Mahalle imamının kızı Emine, babasının karşı çıkmasına rağmen belli ve sürekli bir işi olmayan, karagöz oynatan, ortaoyununda “zenne” (kadın) rolüne çıkan Tevfik’le evlenir. Babası, bu olay üzerine Emine’yi evlatlıktan reddeder.
Tevfik’in dayısı ölünce dayısının bakkal dükkanı ona kalır. Eşinin diretmesi üzerine dükkanı işletmeye başlar. Bu iş onun sanatçı yaratılışına uygun değildir. Emine, bir gün kocasının, arkadaşlarına kendi taklidini yaptığını görür, buna katlanamaz, baba evine döner. Tevfik’ten boşanır. Bu arada Tevfik, Gelibolu’ya sürgün edilir.
Emine’nin Tevfik’ten bir kızı olur. Adını Ra-bia koyarlar, imam, kızını atfetmiştir. Torununa sıkı bir dini eğitim verir onu hafız yapar. Rabia’nın sesi çok güzeldir. Cami ve konaklarda güzel sesiyle mevlit okur. Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın karısı da sesini çok beğenecek, onu korumasına alacaktır. Paşa da kızdaki yeteneğe hayran kalır. Ona Mevlevi dervişi Vehbi Dede ile italyan müzisyen Peregrini’den ders aldırtır. Rabia ile Peregri-ni birbirlerinden çok hoşlanırlar.
Günün birinde Rabia’nın babası Tevfik sürgünden döner. Sineklibakkal’daki eski bakkal dükkanını yeniden açar. Rabia da dedesinden ayrılır, babasıyla oturmaya başlar. Kızın sanatına hayran olan Vehbi Dede ve Peregrini Tevfik’in evine gidip gelirler. Rabia Kur’an’ı, hele Mevlid’i öylesine güzel okumaktadır ki Doğu musikisinde âdeta bir çığır açmıştır.
Aynı yıllarda Jön Türkler Abdülhamit’in baskıcı yönetimini ortadan kaldırmak için gizli gizli çalışmaktadırlar. Selim Paşa’nın oğlu Hilmi de bir Jön Türk’tür. Ortaoyununda zenne rolüne çıkan Tevfik Hilmi’nin isteği üzerine bir gün kadın kılığına girip Jön Türklerin Avrupa’dan gelen gazetelerini Fransız postanesinden almak ister. Gazeteleri alırken yakalanır. İşin içyüzü anlaşılınca Hilmi ile Tevfik, Şam’a sürgün edilir.
Babası sürgün edilince yalnız kalan Rabia, bakkal işletir, hafızlık yaparak geçimini sürdürür. Bu arada Rabia’yı çok seven Peregrini Müslüman olur, Osman adını alır ve İstanbul’a yerleşir. Ra-bia’yla evlenir. Bu yıllarda Rabia’nın imam olan dedesi ölür. Rabia ve Peregri’ni dedesinin evine yerleşirler.
II. Abdülhamit’e tam bir görev duygusuyla bağlı olan, padişah aleyhinde çalışanlara türlü işkenceler ettirmekten çekinmeyen Selim Paşa, kendi oğlunu da sürdükten sonra yavaş yavaş değişmeye başlar. Babalık ve insanlık duyguları uyanır, görevinden ayrılır.
1908′de Meşrutiyet ilan edilir. Tevfik, sürgünden döner. Rabia’nın bir çocuğu olmuştur. Sineklibakkal’da güzel günler yeniden başlar…
3.KİTABIN ANA FİKRİ:
Halide Edip‘in gözünde ideal Türk kadının doğu kültürünün aynı zamanda Batı ile tanışmış ılımlı kişiliğini; akla dayanan Batı felsefesinin birer temsilcisiolduğunu topluma göstermek istemiştir.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Rabia: Romanın asıl kahramanı: İlhâmi İmamın kızı Emine ve Kız Tevfik diye bilinen orta oyuncusunun kızı “Rabia”dır. Rabia, Yazarın romanda kendisi yerinde gösterdiği ve “İdeal Türk kadını nasıl olmalı?” sorusunun cevabı olan kişidir. Rabia’nın kişiliğinin oluşmasında babasından çok dedesinin etkili olmuştur. Kendisi İmam olduğu için torunu hafız yaparak İslami bilgilerle donanmasını sağlamıştır. Paşanın konağına gitmesi ile Rabia’nın kişiliğinin değişiminde en büyük etkiyi görülüyor. Dedesinin yanında her zaman cehennemden bahsedilerek büyüyen Rabia konağın ortamını görünce geleneklerine bağlı, ancak batı eğilimli bir karakter ortaya çıkıyor. iki ayrı ruh ikliminde yetişmiş olduğu Peregrini yani Osman’la evlenmesi ile de bunu gösteriyor. (BKZ. sayfa 87)Kız Tevfik: Daima şen şakrak, orta oyununda usta, yakışıklı ve çok düzensiz bir kimlikte anlatılıyor. Vehbi Dede: Konakta Rabia’ya ders veren bir Mevlevî derviş olarak bize aktarılan Vehbi Dede, her zaman teselli edici teskin edici mizacı ile Rabia’nın dedesinden çok farklı olarak Ruh okşayıcı bir alim olarak anlatılıyor.Peregrini (Osman): Annesinin tavsiyesiyle eskiden papaz olan Peregrini daha sonra her hangi bir dine bağımlı olmaksızın yaşamış bir müzik hocası. Türkçe’yi çok iyi konuşan bu adam dinsiz olmasına rağmen Vehbi Dede gibi dinine bağlı insanlara saygı duymuştur. Rabia ile evlenmek için dinini değiştirerek Osman ismini almıştır.Selim Paşa: Eski Dahiliye Nazır, padişaha son derece bağlı bir mizaç ortaya sürmüştür. Öyle ki kendi oğlunu bile gözünü kırpmadan ve elinde kesin delil olmadan sürebilmiştir. Ama diğer taraftan Rabia’ya karşı hep şefkatli olmuş ve iyi davranmıştır.Emine: Rabia’nın annesidir. Önceleri Rabia’yı çok sevmiş ancak sürgünden dönen babasını kendisine tercih edince, elinden gelse Rabia’nın boğazına sarılmak istemiştir. Elini öpmek için gelen kızını kovmuştur.İlhamî İmam: Rabia’nın büyük Babası, mahalleliye devamlı cehennemden bahseden bir imam.
Diğer tipler: Bilal; Rabia ile evlenmek isteyen bir genç, Rıfat Amca; mahallenin cücesi, Pembe; Rabia’nın hizmetini yürüten beraber yaşadığı çingene, Hilmi; Selim Paşanın Jön Türk oğlu, Sabiha Hanım; Selim Paşanın Hanımı, Kanarya Hanım; Köşkte ki bir Çerkez kızı.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Bence Sinekli Bakkal bugün dahi türk kadınına örnek teşkil edebilecek bir şaheserdir. Bu kitap sadece Türk kadını için değil erkeği içinde bir rehberdir, bunun için herkesin bu kitabı okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Halide Edip Adıvar’ın Hayatı ve Edebi Kişiliği:Halide Edip (1884-1964) İstanbul’da doğmuştur. 1901′de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitiren yazar, Rıza Tevfik ve Salih Zeki’den özel dersler almıştır. İlk evliliğini Salih Zeki ile yapan Halide Edip, yazılarında bir süre Halide Salih imzasını kullanmıştır. Bir ara kız okullarında öğretmenlik yapmış, 1918′de İstanbul Üniversitesi’nde Batı Edebiyatı profesörü olmuştur. İstanbul’un işgali sırasında yaptığı konuşmalar yüzünden kovuşturmaya uğrayınca Anadolu’ya kaçarak Milli Mücadele’ye katılmıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra Adnan Adıvar’la hükümet arasında başlayan anlaşmazlık sonucu 1926′da Türkiye’den ayrılmıştır.Yurtdışında Türkiye ile ilgilikonferanslar veren yazar 1940′ta yeniden İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne atanmış, bir dönem milletvekilliği de yaptıktan sonra üniversiteye dönmüştür.İlk dört romanından üçü duygusal yanı ağır basan güçlü sevgi romanları olan yazarın ilk dikkati çeken eseri Türkçülük hareketlerinin ve Ziya Gökalp’in etkisinde kalarak yazdığı “Yeni Turan”dır. Halide Edip, toplumumuzun batılılaşmaya olan gereksinimine inandığı için Ziya Gökalp’in düşüncelerini beğenir. Küçüklüğünden başlayarak Doğu ve Batı’yı bir arada yaşayan Halide Edip, Meşrutiyet döneminde yazdığı romanlarında bu karşılaştırmayı yapmıştır. Daha sonra romancılığına yeni bir yön veren yazar, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’yu ve Anadolu’nun çeşitli sorunlarını yansıtmıştır. Eğitim ve sağlık bunların başında gelir