En son konular | » slmPtsi Şub. 02, 2009 1:57 am tarafından FiyaKaLii » SlmPtsi Ocak 12, 2009 8:30 pm tarafından EmRaH» Londra’da yaşayan Lefkos Hajji’nin (28), sevgilisi Leanne’ye (26) balonla yapmayı planladığı evlilik teklifi kendisine pahalıya mal oldu.Paz Ocak 11, 2009 2:40 am tarafından Asi_GuzeL » Bu Program Msn Yamalarinin En Etkİlİsİ Ve En İŞe Yarayani!!!!mutlaka Bakin!!!C.tesi Ara. 20, 2008 3:02 pm tarafından EmRaH» Suskun nicklerPerş. Ara. 18, 2008 11:08 pm tarafından Emre-X » www.kalbimsin.ile.bizCuma Ara. 05, 2008 7:12 pm tarafından EmRaH» Banner Avatar etc yapim siteleri.Paz Kas. 23, 2008 11:24 pm tarafından EmRaH» cr komutları , telnet komutları ve oper komutlarıPaz Kas. 23, 2008 9:27 pm tarafından EmRaH» Windows Live Messenger eklentileriPaz Kas. 23, 2008 9:26 pm tarafından EmRaH |
Kimler hatta? | Toplam 460 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 460 Misafir Yok Sitede bugüne kadar en çok 460 kişi Cuma Kas. 01, 2024 12:42 pm tarihinde online oldu. |
Istatistikler | Toplam 26 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: aşkım
Kullanıcılarımız toplam 1108 mesaj attılar bunda 1056 konu
|
|
| Nazim Türleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
EmRaH Administrator
Mesaj Sayısı : 1095 Nerden : FraNsa Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: Nazim Türleri Paz Kas. 16, 2008 12:26 am | |
| Nazim Türleri
--------------------------------------------------------------------------------
• NAZIM TÜRLERİ
Kahramanlık şiirleri • Yine soylu savaşçılarla, hükümdarların kahramanlıklarını ağırbaşlı, yüce, dramatik bir üslupla, belirli biçimsel kurallara bağlı kalarak anlatan şiirlerdir. Genellikle tek tip çalgı eşliğinde okunur ya da hal şarkısı olarak söylenirler. Halk ozanlarının yapıtları aracılığıyla kuşaktan kuşağa nakledilirler. Halk edebiyatında yiğitlik, yurt sevgisi gibi konuları ya da tarihsel olayları coşkulu bir anlatımla işleyen kahramanlık şiirleri vardır. Şiir, destan ve koçaklama türünde yazılmışlardır.
Halk şarkısı • En eski halk edebiyatı biçimlerinden biridir. Sözlü gelenek içinde yaşayan, daha çok duyarak, yani kulaktan öğrenilen ve alilerle sınırlı toplumsal gruplar içinde yayılan şarkılardır. En belirgin özelliği, günlük yaşamdaki etkinliklerle yakın ilişkili olmasıdır. Köylerde bu tür etkinlikler ekin, hasat, harman, iplik eğirme, dokuma, bebek uyutma, içki, oyun oynama gibi etkinliklerdir. Halk şarkılarının haber ve dedikodu iletmek, yerel tarihle, aile kütüklerini belgelemek, bir topluluğun bilgi ve edebiyat birikimini korumak, sürdürmek gibi işlevleri de vardır.
Koşma • Halk edebiyatımızda doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türü. Dörder dizelik bendlerden oluşur. Bend sayısı genellikle 3, 5 arasındadır. Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11’li kalıbıyla yazılır. Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler. Koşmalar dile gitirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır. Karşılıklı konuşma şeklinde yani "dedim" "dedi" diye başlayan dizelerle de söylenebilir. Bu tür koşmalara "mürâcaa" ismi verilir. Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmalara "tecnis" denir.
ÖRNEK KOŞMA: Karacaoğlan
ÖRNEK MÜRÂCAA KOŞMA: Kul Nesimi
ÖRNEK TECNİS KOŞMA:
Derd-i dilim arttı yârimin derdim Seksende doksanda yüzde seyr eyle Gonca güllerini yârimin derdim Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle
Sel gelince yıkılırmış yar dedim Al hançeri vur sineye yâr dedim Yeter cevr ü cefa etme yâr dedim Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle
Çeşmîyâ bin gazel yazdım dîvâne El bağladım yâre durdum dîvâne Dedi var yıkıl git behey dîvâne Aşkın deryasında yüz de seyr eyle
Çeşmi
Koşmalar ezgilerine göre ve yapılarına göre olmak üzere ikiye ayrılır. Ezgilerine göre koşmalar: Özel bir zegiyle okunurlar ve hece sayısı dikkate alınmaz. Ankara koşması, Acem koşması, Kerem, kesik Kerem, Gevherî, Sümmâni koşması gibi. Yapılarına göre koşmalar: Koşmalar yapılarına göre 7’ye ayrılır. Düz koşma: Âşık edebiyatında en sık kullanılar tür. Adi koşma olarak da adlandırılır. Yedekli koşma: İki şekli vardır. İlki koşma-mani halidir. Koşma bendlerinin arasına aynı kafiyede bir bayati bendi ya da 7 heceli bend girer. İkincisi yedekli 5’li koşma diye adlandırılır. 8’li hece ölçüsüyle yazılır. İlk bend 5, ikinci ve yedek sayılan bend 4 dizelidir.
ÖRNEK KOŞMA-MANİ: Zülalî
Musammat koşma: Divan edebiyatındaki musammat gazele benzer. İç kafiyeli koşmalardır. Her dizenin birinci ve ikinci kısımları kafiyelidir. 6+5 duraklı kalıpla yazılır.
ÖRNEK MUSAMMAT KOŞMA: Miratî
Ayaklı koşma: İlk bendin dize sonlarına, diğer bendlerin ise sadece son dizelerine ziyade eklenerek oluşturulur. Ziyadeler 5 hecelidir. Genellikle musammat koşma şeklinde yazıldıklarından musammat ayaklı koşma da denir.
ÖRNEK AYAKLI KOŞMA: Gedâyî
Zincirleme koşma: Bendlerinin dördüncü dizesinin kafiyesi bir sonraki bendin ilk dizesinin başında tekrarlanan koşmalardır. Genellikle destanlarda kullanılır.
ÖRNEK ZİNCİRLEME KOŞMA: Zülalî
Zincirleme ayaklı koşma: Zincirleme koşmalara ziyadeler eklenerek yazılır. Koşma şarkı: Her bendinin dördüncü dizelere aynı olan kavuştaklı koşmalardır.
Türkü • Türkiye’nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirinin her çeşidini göstermek için en çok kullanılan ad "türkü"dür. Özel durumlarda ya da ezginin, sözlerin çeşitlemesine göre ninni, ağıt, deyiş, hava adları da kullanılmaktadır. Türk halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür. Ezgisi yönüyle diğer halk şiiri türlerinden ayrılır. Türküler genellikle anonimdir. İsimleri bilinen saz şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuştur. İlk türkü söyleme "Türkü yakmak" diye anılır. Türkü adı Türk sözcüğüne Arapça "ı" eki eklenmesiyle ortaya çıkmıştır. "Türk’e özge" anlamına gelir. Türkü, Türk halk şiirinin en eski türlerindendir. Bu kelime ilk defa XV. Yüzyılda Doğu Türkleri tarafından kullanılmıştır. Hikmet Dizdaroğlu, Anadolu’da türkünün ilk örneğini Öksüz Dede’nin verdiğini belirtir. Türküler genellikle hece vezninin 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla kıtalar halinde söylenir. Her kıta türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bend ile nakarattan meydana gelir. Nakarat her bendin sonunda tekrarlanır. Bu kısım bağlama veya kavuştak diye de bilinir. Türküleri kesin ayrıma sokmak güçtür. Bir yörede yakılan türkü diğer bir yöreye şekli ve söyleniş biçimi değişerek geçebilir. Türküler ezgilerine, konularına ve yapılarına göre ayrılır. 1. Ezgilerine Göre Türküler a. Usulsüzler: Uzun havalardır. Divan, koşma, hoyrat gibi çeşitlere ayrılır. b. Usullüler: Oyun havalarıdır. Bu türe Konya’da oturak, Urfa’da kırık denilir. 2. Konularına Göre Türküler: Ninniler ve çocuk türküleri, tabiat üzerine türküler, aşk türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri, tören türküleri, iş türküleri, eşkıya türküleri, acıklı olaylarla ilgili türküler, güldürücü türküler, karşılıklı söylenen türküler, oyun türküleri, ağıtlar. 3. Yapılarına Göre Türküler: a. Mani kıt’alarından kurulu türküler: Birbirleriyle ilgili konularda söylenmiş manilerin sıralanarak ezgiyle okunmasından meydana gelir. b. Dörtlüklerle kurulu türküler.
ÖRNEK:
HAVADA BULUT
Havada bulut yok bu ne dumandır Mahlede ölüm yok bu ne figandır Adı Yemen’dir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş’tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep nedendir
Kışlanın önünde redif sesi var Bakın çantasına acep nesi var Bir çift kundurayla bir de fesi var
Adı Yemen’dir gülü çimendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Muş’tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep nedendir
HAM MEYVE
Çamlığı başında tüter bir tütün Acı çekmeyenin yüreği bütün Ziyamın atını pazara çekin Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler
Uzun olur gemilerin direği Yanık olur anaların yüreği Ne sen gelin oldun ne ben güveyi Onun için açık gider gözlerim
Ham meyveyi kopardılar dalından Beni ayırdılar nazlı yârimden Eğer yârim tutmaz ise elimden Onun için açık gider gözlerim
Benim yârim yaylalarda oturur Ak ellerin soğuk suya batırır Demedim mi nazlı yârim ben sana Çok muhabbet tez ayrılık getirir
Taşlama • Bir kimseyi yermek veya toplunun bozuk yönlerini iğneleyici bir dille eleştirmek için yazılan şiir. Halk edebiyatı nazım türüdür.
ÖRNEK TAŞLAMA: Ruhsatî
Tekerleme • Sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir. Çokluk çocuk folklorunda hoşça vakit geçirmek, konuşma kabiliyeti kazanmak, oyunlarda eş ve ebe seçmek için bu yola başvurulur. Masal tekerlemesi, oyun tekerlemesi gibi adlar alırlar. En çok çocuk oyunlarında, masalların baş, orta ve sonunda söylenirler. Yöreye göre değişik isimle de söylenirler. Doğu Anadolu’da döşeme, Güney Anadolu’da sayışma denir. Karagöz ve ortaoyununda muhavere, çocuk oyununda ebe, çıkarmada ise sayışma diyebiliriz. Türk edebiyatında ilk tekerleme örneklerine XI. yüzyıldan itibaren rastlanır. Divanü Lügati’t Türk’te bazı tekerlemeler yer alır.
ÖRNEK TEKERLEME:
Yağ yağ yağmur Tarlada çamur Teknere hamur Ver Allahım ver Sellice yağmur
Evvel zaman içinde Kalbur zaman içinde Deve tellal iken Sinek berber iken Ben annemin babamın beşiğini Tıngır mıngır sallar iken O yalan bu yalan Fili yuttu bir yılan Bu da mı yalan...
Tekerleme • Âşık fasıllarında, saz şairlerinin yaptıkları şiir yarışmaları. Halk dilinde tekerleme, âşıklar arasında tekellüm olarak adlandırılır. Bu tür şiirler ya söylenmesi zor sözcüklerden meydana getirilir ya da darayak şeklindedir. Ayak daraldıkça kafiye bulmak zorlaşır. Âşıklardan biri fasal aralarında tekerlemeye başlar ve yeni bir ayak açar.
ÖRNEK TEKERLEME: Kâtibî
Mani • Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türü. Çoğunlukla 7 heceli dört dezilek bir bendden meydana gelir. Ama dizeleri 4-5-8-10-14 heceli kalıplarla söylenmiş maniler de vardır. Birinci, ikinci dördüncü dizeler birbirleriyle kafiyeli, üçüncü dize serbesttir. Yani kafiye dizilişi aaxa'dır. Aaaxa düzeninde maniler de var. İlk iki dize hazırlık dizeleridir. Son iki dize ile anlam bağlantısı yoktur. Asıl anlatılmak istenen son iki dizede verilir. Bir çok mani çeşidi vardır. En çok kullanılanlar düz ya da tam mani, kesik mani, cinaslı mani, yedekli mani, artık mani’dir. Düz mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri çokluk cinassızdır.
ÖRNEK MANİLER:
Akşamlar olmasaydı Badeler dolmasaydı Yâr koynuna girince Hiç sabah olmasaydı
A benim bahtiyarım Gönülde tahtı yârim Yüzünde göz izi var Sana kim baktı yârim
Anne demeye geldim Kaymak yemeye geldim Meramım kaymak değil Yâri görmeye geldim
Bağlarında üzüm var Mor şalvarda gözüm var Kaçma yârim uzağa Sana bir çift sözüm var
Dağlarda gezer oldum Okuyup yazar oldum Ben bir güzel uğruna Kuruyup gazel oldum
Hıçkırık tuttu beni Tuttu kuruttu beni Elin oğlu değil mi Gitti unuttu beni
Kahve Yemen’den gelir Bülbül çimenden gelir Ak topuk beyaz gerdan Her gün hamamdan gelir
Kesik mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan maniler. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar. Eğer meydan ve kahvehanelerde söylenen ve ilk dizeleri "aman aman" ünlemi ile doldurulan manilerse bunlara İstanbul manileri denir. | |
| | | EmRaH Administrator
Mesaj Sayısı : 1095 Nerden : FraNsa Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: ÖRNEK KESİK MANİ: Paz Kas. 16, 2008 12:30 am | |
| ÖRNEK KESİK MANİ: Karaca Aldım aşkın tüfeğin Vurdum bir kaç karaca Dünyada bir yâr sevdim Kaşı gözü karaca
Dağ bana Bahçe sana bağ bana Değme zincir kâr etmez Zülfin teli bağ bana
Ayağı Kuşlardan bir kuş gördüm Var başında ayağı Üstad manici isen Aç maniden ayağı
Cinaslı mani: Kesik manilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mani denir. Yedekli mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır. Yedekli maniye artık mani de denir.
ÖRNEK ARTIK MANİ:
Ağlarım çağlar gibi Derdim var dağlar gibi Ciğerden yaralıyım Gülerim çağlar gibi Her gelen bir gül ister Sahipsiz bağlar gibi
Tası yok tası yok Ne viran çeşme imiş Su içecek tası yok Yıkıldı viran gönlüm Yapacak ustası yok Şu vefasız dünyanın Ucu var ortası yok
Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır.
ÖRNEK DEYİŞ:
Adilem sen naçarsın İnci mercan saçarsın Dünya deniz olanda Gönlüm nere kaçarsın
Ağam derim naçarım İnci mercan saçarım Dünya deniz olunca Ben kuş olup kaçarım
Adilem sen naçarsın La’l ü gevher saçarsın Ben bir şahin olunca Yavrum nere kaçarsın
Ağam derim naçarım La’l ü gevher saçarım Sen bir şahin olunca Ben yerlere kaçarım
Adilem sen naçarsın La’lü gevher saçarsın Ben azrail olunca Kuzum nere kaçarsın
Ağam derim naçarım La’l ü gevher saçarım Sen azrail olunca Ben cennete kaçarım
Ninni • Çocuğun uyumasının sağlanması ya da ağlamasının durması için, sade bir dille ve hece ölçüsüne göre ezgili olarak söylenen ürünler. Söyleyeni belli olmayan bu ürünler dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur. Özel bir beste ile söylenir. Bu sözler annenin o andaki ruh durumunu yansıtır. Ninniler genellikle mani türünde bir dörtlükten meydana gelen bir çeşit türküdür. Ninni, Divanü Lügati’t Türk de "balubalu" diye adlandırılır. Öteki Türk boylarında değişik isimler verilmiştir.
ÖRNEK NİNNİ:
Dandini dandini danalı bebek Elleri kolları kınalı bebek Benim oğlum nazlı bebek Uyusun yavrum ninni (Manisa yöresinden)
Çaya vardım çay susuz Çadır kurdum yaylasız Benim yavrum pek huysuz Ninni yavrum ninni (Denizli yöresinden)
Ağıt • Doğal afetler, ölüm, hastalık vb. çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili ürünlerdir. Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir.
ÖRNEK AĞIT: Celali
İlahi • Tanrıyı övmek, ona yakarmak için söylenilen dini şarkılara ilahi denir. Tekke edebiyatında ise din ve ahlakla ilgili şiirler ilahi adıyla tanımlanır. Hem koşma, hem semai biçiminde ve hem hece hem de aruz ölçüsüyle yazılmış şiirlerdir. Hece ölçüsünde 7, 8 ve 11’li kalıplar tercih edilmiştir. İlahi yazarı halk şairleri içinde ilk akla gelen Yunus Emre’dir. Daha sonra Eşrefoğlu Rumi, Niyazi-i Mısrai, Aziz Mahmut Hüdayi, Yunus Emre’nin etkisinde kalarak ilahiler yazmışlardır. Bektaşi ilahilerine "nefes", Alevi ilahilerine "nefes", "deme", "deyiş", Mevlevi ilahilerine "ayin", Gülşeni ilahilerine "tapuğ", Halveti ilahilerine "durak", diğer tarikatlar da ise cumhur veya ilahi adı verilir. Dörtlüklerle yazılanlarda kafiye düzeni koşmaya, beyitlerle yazılanlarda kafiye düzeni gazele benzer. Giriş bölümüne zemin, gelişme ve sonuç bölümüne miyan denir. Bu ikisinin arasında nakarat bölümleri bulunur. Müzik parçası olarak bakıldığında zemin-nakarat-meyan-nakarat sistemindeki bir kalıba uyarlar. Toplu halde seslendirilmek için bestelenmiş ilahiler "cumhur ilahi" diye bilinir. Solo ilahilerde de koronun söylediği parçaya "cumhur" adı verilir. İlahiler okundukları yer ve zamana göre cami ilahisi, tekke ilahisi, mektep ilahisi, ramazan ve muharrem ilahisi, Mekke ilahisi, Kadir Gecesi ilahisi gibi adlarla anılır.
ÖRNEK İLAHİ: Yunus Emre
Semai • Halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir. Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşurlar. Çoğunlukla doğa, güzellik, ayrılık. kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler. Semainin hece ölçüsünün yanında aruz kullanılarak yazılanları da vardır.
ÖRNEK SEMAİ: Karacaoğlan
Varsağı • Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca. Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde "bre", "hey", "hey gidi", gibi ünlümler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir.
ÖRNEK VARSAĞI: Karacaoğlan
Selis • Halk edebiyatında aruz ölçüsü kullanılarak yazılan şiirlerdir. Genellikle 19’uncu yüzyıl aşıkları tarafından kullanılan selisin en fazla yazılan tipi gazeldir. Hece ölçüsünün on beşli kalıbına da uyan selislerin en belirgin özellikleri farklı bir ezgiye sahip olmalıdır.
Nefes • Dini temellere bağlı aşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bekteşi aşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır. Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir. Fazla da olabilir. | |
| | | EmRaH Administrator
Mesaj Sayısı : 1095 Nerden : FraNsa Kayıt tarihi : 14/11/08
| Konu: ÖRNEK NEFES: Paz Kas. 16, 2008 12:33 am | |
| ÖRNEK NEFES:
Biz Urum Abdallarıyız Maksadımız yârdır bizim Geçtik ziynet kabâsından Gencinemiz erdir bizim
Dâim kılarız biz zârı Harceyleriz elden var, Dost yoluna verdik seri Mürkirimiz hârdır bizim
Aşk bülbülüyüz öteriz Râh-i Hakka yüz tutarız Mânâ gevherin satarız Mürşidimiz vardır bizim
İstivâyı gözler gözüm Seb’almesanidir yüzüm Ene’l Hakk’ı söyler sözüm Mi’râcımız dârdır bizim
Haber aldık mahkemâttan Geçmeyiz zâttan sıfattan Balım nihan söyler Haktan İrşâdımız sırdır bizim
Balım Sultan
Ayin • Mutasavvıflara has bazı hal ve hareketleri ifade etmek için ilk defa İranlılar tarafından kullanılan ayin, daha sonra Türk Tasavvuf Edebiyatı’na da geçmiş Mevleviler’in sema meclislerinde söyledikleri ilahilere verilen ad olmuştur.
Tapuğ • Gülşeni adlı tarikata bağlı şairlerin ayinler sırasında okudukları makamlı şiirlere tapuğ adı verilir.
Cumhur • Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışındaki dergah ve tarikatlarda topluca okunan ilahilere verilen addır.
Hikmet • Dini ve tasavvufi halk şiirinde şairin anlayış ve sezgilerine göre din konularını işleyen şiirlere hikmet denir.
Devriye • Dini ve tasavvufi halk edebiyatında devir felsefesini savunan ve anlatan şirlerdir. Devriye, evrenin ve insanın tanrıdan çıkıp, tekrar tanrıya döndüğünü savunan felsefedir.
Şathiye • Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir. Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar. Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır. Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır.
ÖRNEK ŞATHİYE: Azmî
Tevhid • Allah’ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzumelere "tevhid" denir. Çoğunlukla Divan edebiyatı nazım türleri olan gazel, kaside ve mesnevi biçimlerinde kaleme alınmışlardır. Ve ölçüleri de çoğunlukla aruzdur.
Nutuk • Tekkelerde tarikat ulularının özellikle eğitici mahiyette olmak üzere söyledikleri şiirlerdir.
Deme • Alevi-Bektaşi tarikatından tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine "deme" adı verilir. Genellikle 8’li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.
Duvaz • Yine Alevi ve Bektaşi şiirinde bir türdür. Düvaz imam, düvaze, imam da denilen duvazlar On İki İmam’ı öven nefeslerdir.
Güzelleme • Âşık edebiyatında insan ve doğa güzelliklerini işleyen koşmalar. Genellikle aşık olunan kadın, kız, gelin, dağ ağaç, hayvan, çiçek gibi unsurlar işlenir.
ÖRNEK GÜZELLEME: Ruhsatî
Hoyrat ya da Horyat • Dört dizelik serbest tarzda halk edebiyatı nazım türü. Söz ve ezgisinde yiğitlik havası hakimdir. Irak’ta Türkler’in yoğun olduğu Kerkük ve Erbil ile Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Kars yörelerimizde yaygındır. Basit üsluplu, derin anlamlı, uyumlu, cinaslı sözcüklerden kuruludur. Genellikle 7 hecelidir. Benzer dizelerin başına veya sonuna konulan ve miyan denilen ek sözcüklerle vezin bozulabilir. İlk dize bir anlam ifade eden ve diğer dizelere ayak veren cinaslı bir sözcüktür. Hoyran söyleyenlere hoyrat çağıran ya da sazlıyan (yas törenlerinde ağıt yakan anlamında) denir. Anadolu’da hoyratların bir bölümüne ayaklı mani, kesik mani adı da verilir.
ÖRNEK HOYRAT:
Dolandı gün Döndü gün dolandı gün Men sene daldalandım Sene de dolandı gün
Güle naz Bilbil eyler güle naz Girdim dost bağçasına Ağlayan çok gülen az
Yüz aya değer Hüsniv yüz aya değer Ay var bir güne değmez Gün var yüz aya değer
Düşte gör Hayalde gör Hayalde gör düşte gör Düşenin dosti olmaz İnanmazsan düşte gör
Kalenderî • Halk şairleri tarafından aruzun mef’ûlü mefâ’îlü kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde söylenen şiire denir. Özel bir ezgiyle okunur. Ezgisi bakımından düz kalenderî, Acem kalenderisi, Emrah kalenderisi gibi çeşitlere ayrılır. Kafiye düzeni divan ve semaî ile aynıdır. Bu tür şiirler 3+4+3+4 veya 7+7 şeklinde ondört heeceli iken, sonradan yerine aruz vezninin geçtiğini ileri sürenler vardır.
ÖRNEK KALENDERÎ: Tokatlı Nurî
Kavuştak • Halk edebiyatında bentler arasında tekrarlanan dizelerdir. Bağlama ve nakaratla aynı anlamdadır. Türkülerde sık kullanılır.
ÖRNEK KAVUŞTAK:
Keklikte gelek olmaz Sen boyda melek olmaz Gözünü sevdiğim yâr Her yerde henek olmaz
Gel gel yanıma keklik Kadan canıma keklik Kınalı parmakların Batır kanıma keklik
Tüyünü döker gelir Ayağın seker gelir Yâri arzulayan da Dağları söker gelir
Gel gel yanıma keklik Kadan canıma keklik Kınalı parmakların Batır kanıma keklik
Koçaklama • Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık olan halk edebiyatı şiirleri. Çoşkun ve yüksek tempolu söyleyişleri vardır. Halk edebiyatımızda bu türün en güzel örneklerini Köroğlu ile Dadaloğlu vermiştir.
ÖRNEK KOÇAKLAMA: Köroğlu | |
| | | | Nazim Türleri | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |