Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün (ZİYA'NIN TÜRKÜSÜ) - Yozgat yöresi
(Fikriye'nin Söylediği Şekliyle)
Çamlığın başında tüter bir tütün;
Acı gormiyenin yürüğü bütün
Ziya'nın atını pazara tutun
Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler.
At üstünde guşlar gibi dönen yar,
Gendi gidip ehbabları yanan yar.
Benim yarim yaylalarda oturur
Ak elini soğuk suya batırır
Demedim mi yarim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
At üstünde guşlar gibi dönen yar,
Gendi gidip ehbabları yanan yar.
Ham meyveyi koparttılar dalından
Ayırdılar beni nalı yerimden
Demedimmi nazlı yarim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
At üstünde guşlar gibi dönen yar,
Gendi gidip ehbabları yanan yar.
Kemal Erdinç
Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün (ZİYA'NIN TÜRKÜSÜ) - Yozgat yöresi
"At Üstünde Kuşlar Gibi Dönen Yar
Gendi gidip ehbabları kalan yar" nakaratıyla söylenen Ziya Türküsünün Hikayesi şöyledir;
Ziya yakışıklı bir delikanlıdır. Yozgat'ın Karacalar Köyündendir. Aynı köyden Fikriye adlı kızı sever ve nişanlanır. Fikriye'nin babası Karacalar Köyü imamı Ali Hocadır. Ali Hoca Kızıltepe Köyüne imam olur. Ziya sık sık nişanlısını görmeye at sırtında gider. İki tarafta birbirini oldukça sevmektedir. Ziya bir gün ekin sularken üşütmüş ve karın ağrısından şikayet etmektedir. Doktora gider ama fayda bulamaz, bir hafta içinde ölür. Bir başka söylentiye göre, Ziya Bey yakışıklı, at düşkünü, çok iyi atan binen, iyi cirit oynayan bir yiğittir. İki köy arasında oynanan ciritte attan düşer orada ölür. Fikriye, nişanlısının ani ölümü karşısında duyduğu acıyı ve kederi şiire döker böylece Ziya Türküsü ortaya çıkar. Ağıtın tamamı 30 kıtadır. Yozgat'ta çok sevilen ve söylenen bir türküdür.
Kaynak : Kemal Erdinç
Yandım Hudey Türküsü (Türkmen Gelini) - İç Anadolu yöresi
Ev damına girdim aney,yandım hudey diley diley
Elleri hamur.
Gözünden akıyor bir sulu yağmur oy
Baba nerden aldın aney yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Odasına girdim kahve büşürür oy
Kınalı parmaklar aney yandım hudey diley diley
Fincan düşürür
Seni gören aşık aklın şaşurur oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Odasına girdim namaz’a durmuş oy
Kaşları gözleri aney, yandım hudey diley diley
Kendine uymuş
Seni gören aşık aklın şaşurmuş oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Keten köynek giymiş yakası nazük oy
Koluna yapturdum aney, yandım hudey diley diley
Altun bilezük
Öpmeye kıyamam sevmeye yazuk oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Bacasından çıkmış ayvanın dal’ı oy
Yüzüne de vurmuş aney,yandım hudey diley diley
Yazmanın alı
İşte görünüyor dünyanın halı oy
Baba nerden aldın aney, yandım hudey diley diley
Sen bu gelini
Elleri kınalı aney, Yandım hudey dily diley
Taze gelini
Yandım Hudey Türküsü (Türkmen Gelini) - İç Anadolu yöresi
Seferberlik yıllarında askere alınanlar, ya çok uzun yılar sonra döner, yada hiç dönmezlermiş. Hele bu gidilen yer Yemen ise, geri dönme ihtimali hemen hemen hiç olmazmış.Çünkü gidenlerin çok azı sağ olarak geri dönüyormuş. Erzincan’dan bir delikanlı, uzun yıllar sevdiği kızla nihayet evlenir.Gelinle bir hafta bile birlikte kalmadan,askere alınarak yemene
gönderilir. Bunun üzerine hem gelin, hem de kendisi çok üzülür, ama; Çare yoktur, vatan hizmetine gidilecektir.
Askere giden delikanlıdan uzun bir zaman haber alınamaz. Bunun üzerine kendisinin öldüğüne kanaat getirilir. Bir süre sonrada bu delikanlının babası,oğlunun hanımını, yani gelinini kendisiyle evlenmeye ikna eder ve geliniyle evlenir.
Aradan birkaç sene geçer. Delikanlı bin bir türlü meşakkat!ten sonra askerliğini bitirerek Erzincan'a döner, köyüne gider. Evine varır ki, hanımı ev damında hamur yoğuruyor. Hanımı kendisini görünce şaşkınlık geçirir ve ağlamaya başlar. Delikanlı hanımına, sevineceği yerde neden ağladığını sorar. Hanımı iki gözü iki çeşme,durumu olduğu gibi delikanlıya anlatır. Delikanlı bu durum karşısında, beyninden vurulmuşa döner. Delikanlının başına gelenlere köy halkı da çok üzülür. Bu acıklı durumu;Delikanlının ağzından, aşağıdaki türkü ile dile getirirler.
Kaynak : Anonim
Kozanoğlu - Kayseri yöresi
Çıktım Kozan'ın dağına
Karı dizleyi dizleyi
Yaralarım göz göz oldu
Cerrah gözleyi gözleyi
Kozan Dağı karlı buzlu
İçi dolu gelin kızlı
Öldürürler beyim seni
O kafirler dünden sözlü
Çıktım Kozan'ın dağına
Kurşun attım dost bağına
Aşiretten imdat olmaz
Kaçalım Kozan Dağına
Kara çadırın karası
Karıştı Kozan arası
Ben öpmeye kıyamazdım
Ak göğsü süngü yarası
Kara çadır eğmeyinen
Ucu sırma düğmeyinen
Ne kaçarsın Kozanoğlu
Beş bin atlı gelmeyinen
Kozanoğlu avdan gelir
Avını ilinden alır
Buna Kozanoğlu derler
Yiğit ölür namı kalır
Kıratım örkten boşandı
Üzengi yere döşendi
Ne yatarsın Kozanoğlu
Kılıncın eller kuşandı
Anonim
Acem Kızı - Orta Anadolu yöresi
Çırpınıp da şanovaya çıkınca
Eğlen şanovada kal acem kızı
Uğrun uğrun kaş altından bakarken
Can telef ediyor gül acem kızı
Seni saran oğlan neylesin malı
Yumdukça gözünden döker mercanı
Burnu fındık ağzı kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi bal acem kızı
Avrupa kurban olsun kara kaşına
İngiliz Fransız değmez döşüne
Amerika Belçika düşmüş peşine
Bir de Alman kurban bil acem kızı
Söz-Müzik: Neş'et Ertaş
Aksaray Develisi - Aksaray yöresi
Eremedim vefasına dünyanın
Bülbül konmuş sarayına Konya'nın
Aksaray'dan Bakırtolu'na yol gider
Sürmelenmiş ela gözlü yol gider
Uzamışsın hay sevdiğim dal gibi
Gelip geçen selam vermen el gibi
Beyler besler merrak için tazıyı
Kadir mevlam böyle yazmış yazıyı
Devem yüksek atamadım urganı
Susadıkça ver ağzıma gerdanı
Saçım uzun ben saçımı tararım
Var mı benim Konyalıya zararım
Mehmet Tahir Sakma