Hamilelikte Beslenme ::
--------------------------------------------------------------------------------
Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.
gebelik.org' un katkılarıyla hazırlanan aşağıdaki bölümü, doğacak bebeğinizin sağlığı açısından dikkatle okuyunuz...
Sağlıklı bir gebelik dönemi için iyi beslenme
Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir.. İlk bilmeniz gereken, bu yazıyı okuduğunuzda gebeliğinizin hangi döneminde bulunursanız bulunun geç kalmadığınızdır. Şu andan itibaren beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır. Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar. Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız. Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı "yağlı" yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.
Hamilelikte farklı miktarlarda demir, folik asid, sodyum (tuz) ve şeker alma ihtiyacı duyulur. Bu ihtiyaçlarını karşılamak için hemen her gün; süt ve süt ürünleri, yumurta (herhangi bir yemeğin içinde veya tek başına), et, tavuk veya balık, kuru baklagiller, peynir,lifli yeşil sebzeler, hububat, C vitamini kaynakları (portakal suyu, domates), yağ (sıvı yağ, tereyağ, mayonez gibi besinlerle), diğer meyveler ve sebzeler yenmelidir.
Vitaminler...
Gebelikte bazı özel durumlar hariç düzenli vitamin kullanımı gereksizdir. Gebelik dönemi boyunca ihtiyaç duyduğunuz vitaminlerin tümü düzenli beslenme yoluyla alınabilir ve doğru olanı da budur. Şu ana kadar varlığı saptanmış vitaminler dışında vücudun kullandığı çok sayıda vitamin vardır ve bunlar keşfedilmeyi beklemektedir. Düzensiz beslenip vitamin ilaçlarına güvendiğinizde gerekli olan ihtiyacınızın tümüyle karşılanmadığından emin olabilirsiniz. Ancak erken gebelik dönemindeki şiddetli bulantı ve kusmalarda ve ileri derecede beslenme yetersizliği gösteren anne adaylarında ise düzenli beslenmeye ek olarak vitamin tedavisi elbette vermekteyiz.
Demir...
Kan yapımında önemli yeri olan demir için ise farklı şeyler söylenebilir: Ne kadar demir içeriği yüksek besinlerle beslenirseniz beslenin, gebelikte ihtiyaç duyduğunuz demiri alabilmek için belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren) düzenli olarak demir içeren ilaçlar kullanmalısınız. Alacağınız demirin bebeğinizin demir depolarının oluşmasındaki önemini unutmayın. Tüm bu demir ihtiyacının besinlerden karşılanabilmesi için alınması gerekli besin miktarı normalden fazla kalori içerir ve bu yüzden uygun bir beslenme biçimi değildir. Demir sadece bebek için değil annenin % 30 oranında artan kan hacmi ile de ilgilidir. Demir sağlıklı kan hücrelerinin oluşumu için şarttır ve beslenme ile artan ihtiyacı karşılamak zordur. Eğer yeterli miktarda demir alınmazsa bebek annenin demirini alır ve annede anemi ve halsizlik gelişebilir. Ancak demir içeren ilaçlar mutlaka bir doktor tavsiyesine göre ve kontrolunda alınmalıdır. İkiz ve çoğul gebelik taşıyan, kansızlık bulguları gösteren, ya da gebeliğin sonlarına gelmiş olmasına rağmen demir ilaçları kullanmamış anne adaylarında daha yüksek dozlarda demir tedavisi gerekebilir.
Genel kural olarak pek çok standart multivitamin preparatları yeterince folik asid, demir ve kalsiyum içerir. Bunlar içinde hamilelikte özellikle folik aside ihtiyaç vardır.
Folik asit:
Folik asit B vitaminidir ve vücutta yeni kan hücresi yapımında, aminoasit yapımında ve hücrelerin yenilenmesinde önemli görevler üstlenen bir vitamindir. Bu yüzden hamilelikte folik asit ihtiyacı belirgin şekilde artar ve günlük ihtiyaç iki katına çıkar. Folik asit seviyesi yetersiz olduğunda yapısal olarak normalden büyük ancak işlevleri düşük alyuvar hücreleri meydana gelir ve kansızlık belirtileri ortaya çıkar.
Folik asit hakkında bilimsel olarak henüz kanıtlanmamasına karşın tıbbi çevrelerce kabul gören bir gerçek vardır: Hamileliğin erken dönemlerindeki folik asit eksikliği bebeklerde nöral tüp defektlerinin (NTD) oluşmasına neden olabilmektedir. Bu yüzden Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (Center for Disease Control) 1991 yılında yayınladığı bildirgede daha önce NTD'li bebek doğurmuş olan anne adaylarının hamile kalmadan en az bir ay önce başlayıp 3 ay boyunca günde 4 miligram folik asit kullanımını önermiştir. Bu öneri çoğu doktor tarafından halen uygulanmaya devam etmektedir.
Demir içeren preparatların bir kısmında ek olarak folik asit de bulunur. Şu anda folik asit konusunda yukarıda anlatılan NTD gerçeği gözönüne alındığında demirle birlikte folikasit takviyesi yapmanın gerekli olduğunu düşünen ve bunu uygulayan çok sayıda doktor vardır.
Sabahları bir kase mısır gevreği folik asid ihtiyacının büyük kısmını karşılar. Bol meyve, makarna , pirinç, ekmek, un (kepekli olanları tercih), folik asid içerir. Folik asid ayrıca karaciğer, böbrek, lifli yeşil sebzeler ve kuru bakla ve bezelyede bulunur.
Nöral tüp defekti nedir?
Hamile kalınan günden 17-30 gün sonra (yani kadının son adet tarihinden 4-6 hafta sonra) bebeğin nöral tüpü yani sinir sistemini oluşturan bölümü gelişir ve kapanır. Nöral tüp daha ileri dönemde bebeğin omuriliğini, omurlarını, beynini ve kafatasını oluşturur. Eğer nöral tüp olması gerektiği gibi kapanamazsa bebeğin beyni ve omuriliği açıkta kalır.
Hangi hamile kadında nöral tüp defekti gelişeceğini tahmin etmek mümkün değildir. Ancak bazı riskler söz konusudur;
- Bir önceki hamileliğinde nöral tüp defekti gelişen kadınlarda diğer hamileliğinde de gelişme ihtimali 20 kat artar.
- Annede insüline bağımlı şeker hastalığı olması
- Havale nöbeti için ilaçl kullanan kadınlar
- Tıbbi olarak obez tanısı konmuş olan kadınlar
- Erken hamilelikte yüksek sıcaklıklara maruz kalmak (örneğin uzun süren ateş, sıcak banyoda uzun süre kalmak gibi)
Halen araştırmalar devam etmekle birlikte sigara içen kadınlar, ilaç kullananlar ve alkol alanların ve katı vejeteryanların vitamin kullanması önerilmektedir. Kadın doğum hekimleri özel bir tıbbi durum olmadıkça herkese rutin vitamin kullanımını önermemektedir.
Vejeteryan mısınız?
Vejeteryanlar protein alımını dengelemek için mutlaka süt ve süt ürünleri ve yumurta yemelidir. Aynı zamanda B12 vitamini takviyesi almaları gerekebilir. Çünkü bu vitamin sadece hayvansal ürünlerde bulunur.
Çinko, magnezyum, kalsiyum, demir ve D vitamini yetersizlikleri anne ve bebek mortalitesinde önemlidir.
Günlük öğün sayınızı en az beş olacak şekilde tekrar ayarlayın...
Burada amaç midenin aşırı dolmasını ve size rahatsızlık vermesini engellemektir. Toplam alacağınız gıdayı üç öğün yerine beş ya da daha fazla öğünde yemek, erken gebelikte bulantı şikayetlerinizi engellemede, gebeliğin geç dönemlerinde de mide yanması ve şişkinlik şikayetlerinizi önlemede yardımcı olacaktır.
Su temel bir besin maddesidir
Suyu ve sıvı içeren gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla miktarlarda almanız kabızlık yaşamanızı engellemeye yardımcı olacak ve özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır. İdrar renginizin açık sarıdan daha koyu sarı bir renkte olması (idrar yolu enfeksiyonunuz yoksa) sıvı alımınızın yetersiz olduğunun habercisidir. Günlük aldığınız sıvıları yemekler arasında almanız, midenizin aşırı dolmasını engellemeye önemli katkılarda bulunur.
Kahve ve çaylar...
Kahve içme alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmelisiniz. Günde bir fincan ya da maksimum iki fincan kahvenin olumsuz bir etkisi olmamasına karşın daha fazla miktarlarda vücuda giren kafein, dolaşım sisteminizin olumsuz etkilenmesine ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Dahası, yüksek miktarlarda kafeinin (günde 10 fincan ya da daha fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Kafein içeren diğer sıvılar (kolalar, çeşitli çaylar) için de aynı öneriler geçerlidir. Çay konusunda ise kahve konusunda söylenenlerden biraz daha fazla şeyler söylemek gerekir. Çay, kafein dışında teofilin denen bir madde ve niteliği tam olarak belirlenmemiş bazı maddeler içerir. Aşırı miktarlarda (günde 10 fincandan fazla) tüketildiğinde içerdiği kafeinin yaptığı olumsuz etkilere ek olarak, besinlerle alınan demirin emilimini de azalttığı bilinen bir içecektir. Bu yüzden gebelikte çay tüketimi tercihan günde iki fincan ile kısıtlanmalıdır. Suni tatlandırıcılar içlerinde genellikle aspartam adlı bir madde içerirler. Bu maddenin gebelikte kullanımında bir sakınca bulunmamıştır. Ancak fenilketonüri (doğumsal bir aminoasit metabolizma bozukluğu) tanısı konmuş anne adaylarının bu tatlandırıcıları doktorlarına danışarak kullanmaları gerekir.
Tuz...
Yıllar boyu anne adaylarına hekimler tarafından tuzsuz diyet önerilmiştir. Bunun altında yatan düşünce de preeklampsi gelişiminde vücutta tuz ve su tutulmasının birincil mekanizma olduğu, tuz alımı durdurulduğunda bu normaldışı durumun gelişmeyeceği varsayımıydı. Günümüzde bu uygulama artık kabul görmemektedir. Gebelikte vücutta sıvı tutulması gebeliğin normal seyrinin bir parçasıdır ve bu sürecin kesintiye uğraması sakıncalıdır. Preeklampside ani kilo alımı ve sıvı tutulması tuz alımıyla ilgili değildir. Bu yüzden anne adaylarının yemeklerine yeterince tuz katmalarında bir sakınca yoktur. Preeklampsi gelişimini engellemek için önceleri anne adaylarına hekimler tarafından diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar neredeyse rutin olarak verilmekteydi. Ancak bu ilaçlar da sıvı ve elektrolit dengesini bozduklarından gelişmesi muhtemel problemleri önlemek bir yana, tümüyle normal seyreden bir gebelikte bile sıvı-elektrolit dengesizlikleri oluşmasına neden olabilirler. Anne adaylarının gebelikte artmış iyot ihtiyacını karşılamak amacıyla iyotlu tuz kullanmaları önerilir.
Sıvılar...
Gebelikte vücudun sıvı miktarı artar ve kan hacmi yaklaşık %50 oranında genişler. Amnios sıvısı da yaklaşık olarak üç saatte bir tümüyle yenilenir. Bu nedenle anne adayının vücudundaki sıvı dengesi çok önemlidir. Anne adaylarının günde en az iki litre sıvı almaları gerekir.
Hamilelikte alkol kullanımı
Hamileliğiniz süresince alkol almayın. Alkol merkezi sinir sistemini baskılar ve vücuttaki pek çok organa zarar verir. Hamilelikte yoğun alkol kullanımı bebeğinizin hassas vücuduna zarar verecektir. Yapılan araştırmalar alkolün plasentayı geçip bebeğe ulaştığını göstermiştir. Bebeğinizin minik boyutları ve henüz gelişmekte olan sistemi, alkolün size verebileceği hasardan çok daha fazlasını bebeğe vermesine neden olur. Yoğun alkol kullanımı bebekte beyin hasarı ve zeka geriliğine neden olur. Bebeğin normal gelişimide bozulur ve daha zayıf ve küçük kalır.Yüzünde bozukluklar, kalp problemleri ve koordinasyon bozukluklarına neden olur. Günümüzde ne kadar alkol alımının “çok” sınıfında olduğunu bilmiyoruz. Bu yüzden hiç kullanmamanın risk almamak açısından en doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz.
Hamilelikte ilaç kullanımı
Pek çok ilaç plasenta’yı geçip bebeğe ulaşabildiği için hamilelik süresince sadece hekiminizin önerdiği ilaçları kullanmanız doğru olur. Hekim önerisi olmadan eczaneden alabileceğiniz ilaçlar örneğin kabızlık ilaçları, uyku yapıcı ilaçlar, sakinleştiriciler, ağrı kesiciler ve aspirin kullanılmamalıdır. En doğrusu yine çok mecbur kalmadıkça hiç ilaç kullanmamaktır.
Hamilelikte sigara kullanımı
Yoğun sigara kullanımı sonucu sigaradan alınan nikotin ve karbonmonoksid gelişmekte olan bebeğe kan sunumunun kısıtlanmasına, azalmasına neden olur. Bu kısıtlanma bebeğe sunulması gereken besin miktarında azalmaya ve vücut atıklarının uzaklaştırılmasında yetersizliğe neden olur. Sigara kullanımı ile annede iştahsızlık olacağı için annenin beslenmesinde de yetersizlik ve hamilelik süresince alınması gereken kiloda eksiklik olur. Bunların tamamı bebeğe gelişme azlığı ve düşük doğum ağırlığı olarak geri döner. Bu durum bebeğinizde ciddi sağlık problemlerine neden olabilir.
Asla hamileliğiniz süresince diyet yapmayın! Hamilelik öncesi şişmansanız hamilelik sırasında kilonuzu vermek ya da az kilo almaya çabalamak yanlıştır. Bebeğinizin yeterince gelişip büyüyememesine neden olursunuz.