Gelibolu (Uzun Beyaz Bulut)-Buket UZUNER
--------------------------------------------------------------------------------
Kitabın Adı : Gelibolu (Uzun Beyaz Bulut)
Kitabın Yazarı : Buket Uzuner
Yayınevi : Remzi Kitabevi
Kahramanları : Victoria Taylor, Beyaz Hala, Gazi Alican Çavuş, Er Alistair John Taylor, Mülazım (Teğmen) Ali Osman Bey, Avukat Ali Osman Taylar, Turist Rehberi Mehmet.
Olayın Geçtiği Yer : Gelibolu Ece Yaylası Köyü, Eceabat
KİTABIN ÖZETİ
Olay, Victoria Taylor’un 2001 yılının Mart ayında Gelibolu Yarımadası’na gelmesiyle başlar. Victoria (Viki), Yeni Zelanda’lıdır ve büyük dedesi Alistair John Taylor’un Çanakkale Savaşında ölmediğine inanarak iz sürmüş ve Türkiye’ye gelmiştir. Rehber Mehmet, onu her sabah Arıburnu (Anzak) Koyu’na götürür.
Viki, Eceyaylası Köyü’nde bir toplantı yapmak ister. Önemli bir açıklama yapacaktır. Köy kahvesi’nde toplanan köylülere, Çanakkale Savaşında Türk Kahramanı olan, Gazi Alican Çavuş’un, büyük dedesi Alistair John Taylor olduğunu söyler. Köy halkı buna tepki gösterir. Bunun üzerine Viki, Gazi Alican Çavuş’un hayatta kalan tek akrabası olan Beyaz Hala ile görüşmek ister. Bu inatçı, güngörmüş, adil ve köy halkının çekinerek saygı duyduğu seksen yaşlarındaki Beyaz Hala, yalnız yaşamaktadır ve kimseyle görüşmek istemez. Viki’nin İngilizce söylediği görüşme talebi üzerine Beyaz Hala, onu içeriye alır. Beyaz Hala sadece üç yıl ilkokul eğitimi almasına karşın, babasından çok iyi derecede İngilizce öğrenmiştir. Bunu da şöyle açıklar; babası, savaş sırasında İngilizlere esir düşmüş ve çeşitli işkenceler görmüştür. Onu konuşturamayacaklarını anlayan İngilizler, onu bir İngiliz Subayı’nın seyisi olarak çalıştırmışlardır. “Taylar” soyadı da oradan gelmektedir.
Viki ile Beyaz Hala uzun süre başbaşa görüştükten sonra ayrıldıklarında, Viki oldukça bitkindir. Kaldığı pansiyonda sonraki üç gün ateşler içinde yatar. Rehber Mehmet, Viki’nin bu durumundan Beyaz Hala’yı haberdar eder. Bunun neticesinde, Beyaz Hala, Eceabat’a gelerek, kaldığı pansiyondan Viki’yi alır ve kendi evine götürür.
Her ikisinde de üçer mektup vardır; Viki’de, büyük dedesinin yazmış olduğu üç mektup, Beyaz Hala’da ise Mülazım Ali Osman Bey’in yazdığı üç mektup...Beyaz Hala, babası Gazi Alican Çavuş’un, Mülazım Ali Osman Bey’le aynı kişi olduğunu, açıkca belirtmese de, söyler. Mektuplar bittiğinde Ali Osman Bey’in, 15 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar Cephesi’nde şehit olduğunu belirtir. Viki, şaşkındır. Köyde kaldığı bir haftanın sonunda nihayet gerçeği öğrenir ve gerçek, tahmin ettiği gibidir. Büyük dedesi Alistair John Taylor ile Gazi Alican Çavuş aynı kişidir. Aynı insanın, iki ayrı ülkede birden savaş kahramanı olması mümkün olabilirmi; yoksa?
12 Ağustos 1915 tarihinde Suvla Koyu’nda 267 İngiliz askerini yutan sis bulutu sayesinde kaçan Alistair John Taylor’un hayatını, yaralı Ali Osman Bey kurtaracaktır. İki gün başbaşa kalırlar ve iki günün sonunda Ali Osman Bey ölür. Ali Osman Bey, ölürken, pek iyi konuşamadığı İngilizcesiyle üzerindeki giysileri işaret eder. Ona bir mezar kazan Anzak Askeri, gömdükten sonra, üzerinde, rütbeleri sökülmüş, Türk Askeri giysileriyle mezarı başında öylece kalır. Onu, kardeşini aramaya çıkan, Meryem adlı bir köylü kızı bulur. Görür görmez aşık olduğu, Alistair John Taylor’a yaşamının sonuna kadar kul köle olacaktır. Ona üç çocuk doğurur. Adları, Maori dilinde Yeni Zelanda anlamına gelen Uzun, Beyaz, Bulut’tur.
Çanakkale Savaşı’na, İngiltere’nin sömürgesi olması nedeniyle 20’li yaşlarda ve çoğunluğu Batı’yı görmüş ve macera yaşamak amacıyla katılan Anzak Askerleri, çıkarma yapılan koy’u gördüklerinde anlarlar, savaşın anlamsız olduğunu.....
Sekiz buçuk ay süren bu savaşta birçok ulustan beş yüz bin civarında genç asker ölür. Cephanesi az, ancak, vatanı uğruna ölmeyi göze alan Türk Askerleri sayesinde, düşman cepheyi terk eder. Avustralya ve Yeni Zelanda’lı askerlerden oluşan Anzaklar, gerçekte düşman mıdır? Türkler, Anzak’lara “Kahraman Düşmanım” demişlerdir. Anzaklar, Türklere yemek molalarında kukla oynatıp, konserveler atarken, Türklerde sigara paketi atmışlardır. Bu dostluk her yıl 25 Nisan’da yapılan Anzak Törenlerinde de devam etmektedir.
Bu kitapta, tarihin düz okunulacak bir metin olmadığı ve insan unsuruyla tarihin saptırılabileceği anlatılmaktadır. Tarih, canlı yayın olarak yazılamayacağı için belleğe dayanacaktır. Ama tarih, belleğe dayalı olarak yazılamaz. Çanakkale Savaşı, bu nedenle savaşa katılan ulusların tarihlerinde farklı yorumlanır.
Kitapta anlatılan olay bir kurgudur. Ancak, insan aklına hiçde ters değildir. Yaşadığı dünyayı önemseyen ve yalnız milletine değil, bütün insanlığa saygı duyan insanlar, gerçek yurtsever olanlardır. Din, dil, ırk, cins renk ayrımı yapmadan insanı sevmektir, aslolan..!