Çocuklarda İşitme Azlığı Sorunu
--------------------------------------------------------------------------------
Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren, genellikle burun tıkanıklığı sorunu yaşayan ya da uyku sırasında ağzı açık uyuyan belki de horlayan çocuklarda orta kulakta sıvı toplanmasının son derece sık karşılaşılan bir durum olduğunu belirten Hisar Intercontinental Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Tayfun Apuhan ciddi ve kalıcı duyu kayıplarına karşı aileleri uyarıyor. Peki orta kulakta neden sıvı birikir? Dr. Apuhan yanıtı şöyle veriyor: “Kulak; dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç kısma ayrılarak incelenir. Otitis media yani orta kulağın iltihabı ise orta kulak ve orta kulağın içinde bulunduğu kemiğin havalı boşlukları ile östaki borusunu kaplayan mukozanın iltihaplanmasıdır. Çocukluk çağında en sık görülen hastalıklardan biridir. Orta kulak ve burun ile irtibat halinde bulunan boşlukların iltihabı ile karakterize olan pek çok klinik tablo vardır. Bu tablolar zaman içinde birbirine dönüşebilirler.Orta kulakta sıvı birikmesi durumu (Seröz otitis media (SOM)) genel ve lokal enfeksiyon belirti ve bulguları olmadan sağlam kulak zarı arkasında sıvı toplanmasıyla karakterize bir orta kulak iltihabı tipidir.”
Belirtiler
Genellikle anne ve babanın tek yakınması çocuklarının kendilerine yanıt vermemesi, ilgisiz cevaplarla soruları geçiştirmesi, televizyonu çok yakından izlemesi belirtiler arasında kabul edilir. Çocuğun sese karşı olan reaksiyonu azalır. Kreş ve anaokuluna giden çocuklarda öğretmenler çocuğun duymadığını fark ederler. Aileler tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları ile işitme kaybının arttığını söylerler. İki taraflı olgularda işitme kaybı daha ağır olduğu için daha erken fark edilir.
Orta kulakta sıvı birikmesi riskini arttıran faktörler nelerdir? sorusuna Dr. Apuhan şu yanıtı veriyor: ”Orta kulakta sıvı birikmesi riskini arttıran pek çok faktör tanımlanmıştır. İki- altı yaş grubundaki çocuklarda 6-7 defa ya da daha sık tekrarlanan üst solunum yolu enfeksiyonlarının riski artırdığı bilinmektedir. Geniz etinin büyüklüğü de kitle etkisi nedeniyle nazofarenks denilen bölgeyi tıkayarak solunum güçlüğü yapar ve devamlı bir patojen bakteri rezervuarı oluşturur. Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların yaz aylarında düzelmesi ve yetersiz tedavi görmeleri de orta kulakta sıvı birikmesine neden olabilir. Çocukta herhangi bir alerjik hastalık olması, genel ve lokal bağışıklık sistemi bozuklukları, prematür doğum, vücut ağırlığının normalden düşük olması, süt ile beslenmenin erken bırakılması, kalabalık ortamlarda sıkça bulunulması, yaşanan bölge ve iklim koşulları, nem derecesi riski direk etkileyen faktörler arasındadır.”
Tanı ve Tetkikler
DR. Apuhan tanı noktasında şunları söylüyor: “Kulak muayenesindeki görüntü efüzyonun cinsine göre değişir. Genellikle seröz efüzyonlarda kulak zarı transparandır. Kısmen içeri doğru çökmüş olabilir. Bazı vakalarda sıvı seviyesi görülebilir. Sıvı açıklığı yukarı bakan at nalı biçiminde bir yay şeklindedir. Mukoid effüzyonlarda kulak zarı mat esmerimsi görünümde olabilir. Işıklı üçgen bulunmaz. Bu esmerimsi renk içinde kapillerlerin belirginleştiği de bazı vakalar görülebilir.
Bu hastalarda işitme eksikliği odyolojik testler ile saptanabilir. Çocuk büyük ise diapozon testleri ile de iletim tipi bir işitme kaybını ortaya koymak mümkündür. Efüzyonlu olgularda odyometrik olarak 25-40 dB arasında değişen iletim tipi işitme kaybı saptanır. İmpedans odyometrisi en çok kullanılan ve yaygın tanı yöntemidir. B tipi yani pik yapmayan eğriler efüsyonu gösterir. Ancak yalancı pozitiflik bulguların sayısı bazı uygulamalı çalışmalarda %30’a kadar yükselmiştir.”
Tedavi
Tedavide; ilk adım bünyesel risk faktörlerinin belirlenmesidir. Bunlar yaş, kronik üst solunum yolu enfeksiyonlarının varlığı, geniz eti, alerji, yüz gelişim anomalileri ve bağışıklık sistemi bozukluklarıdır. Başta mevsim olmak üzere çevresel risk faktörleri de tedavi planında önemli rol oynarlar. Eğer efüzyon iki taraflı ise ve üç haftadan daha fazla bir süredir devam ediyorsa bu efüzyonun kronikleşme olasılığı yüksektir.
Yaşın küçük olması hem tedavinin başarısını düşürür, hem de tekrarlama ihtimalini yükseltir. Aynı şey mevsimler içinde geçerlidir. Altında ciddi bir patolojinin olmadığı hastalarda, kendiliğinden iyileşme olguların %20’sinde bildirilmiştir. Antibiyotikler ile belli oranda iyileşme sağlanmakta, ancak sık olarak tekrar etmektedir. Bu nedenle antibiyotik tedavisine alınan hastaların aralıklı olarak kontrol edilmesi ve tekrarlama olasılığının akılda tutulması gereklidir.